22.7.2014
Orta Doğu yanıyor, yanıyor ve düşüyor. Yakanlar ve yananlar…
Tıpkı ezenler ve ezilenler gibi. Yananlar hep aynı. Yüzyıl evvel yazılmış bir
senaryo 1990'lı yıllardan bu yana Orta Doğu'da gösterimde. Emperyallerin rant
savaşı uğruna it izinin, at izine karıştığı kanlı coğrafyada, İslam ve Arap
olmayan her halka, her inanca kan kusturuyorlar. Zengin petrol yataklarına
sahip bu yaralı coğrafyada şimdi kadim halklar ve inançlar son nefeslerini
vermek üzere yok ediliyor. Son dönemlerde sosyal medyaya düşen dehşet fotoğraflarında
görünen o ki Orta doğu adeta ölüm makinesine dönüşmüş. Öğütmediği halk yok
gibi.
İnsanlık adına kimse yok mu?
Neredesiniz ey vicdanlı insanlar?
Neredesiniz insan hakları savunucuları?
Neredesiniz barışseverler?
Neredesiniz enternasyonalist devrimciler neredesiniz?
Neden her yer Musul, Kobane, Kessab değil? Şimdi. Kanla sulanan
bereketli topraklarda insan yoksa bana ne petrolden ve diğer yer altı
zenginliklerinden. İnsan hayatta iki şeye tapamaz. Para ve din yan yana
durmayacak iki şeydir. Ama nedense hep din savaşları ekonomik sebeplerle
çıkarılır, din kisvesi adı altında katliamlar yaşatılır.
İŞİD'de 3000 Türk olduğunu ve son 1 haftadır 5000 Türk'ün de
İŞİD'e katılması ile Türkiye'nin Irak'ta yaşatılan vahşetteki rolünü medya
aracılığı ile hepimiz biliyoruz. Bundandır, Irak’taki acıyı görmeyen,
Filistin’dekini göremez.
Musul yanıyor!
1400 yıldır yazgısı ölüm olan bu topraklarda Ermeniler,
Süryaniler, Aleviler, Ezidiler, Şebekler, Şiiler tarih oluyor. Orta doğunun
demografik haritası değişiyor. Kadim inançlar anayurtlarından tamamen
siliniyor. Kimseden ses çıkmıyor. Orta doğu'da emperyal çıkarlar uğruna feda
edilen doğu Hıristiyanları, yaşadıkları topraklardan radikal İslamcı terör
örgütleri ( El Nusra- El Kaide- Öso- İŞİD ) tarafından ya bir bir ele
geçiriliyor, ya din değiştirmeye zorlanıyor ya da cizye vergisi isteniyor.
Hıristiyansızlaştırılan bir coğrafya şimdi evlatlarına ağlıyor… Orta Doğu en
kadim yerinden kanıyor. Irak’ta yaşatılan bu vahşet karşısında Avrupa susuyor,
Amerika susuyor ve de en acısı insanlık susuyor.
Orta Doğu'da insan kanı; sudan, petrolden daha ucuz. ABD’nin ve
TC’nin besleyip, Suudi Arabistan ve Katar’ın semirttiği İŞİD terör örgütü,
Musul’da kan kusmaya devam ediyor. Sadece İnsan katliamı mı yapıyorlar?.
Musul’da Süryani Katolik Metropolitliğini, Süryanilerin ve Ermenilerin kilise
ve de manastırlarını yıkmaya devam ediyorlar. Musul ve Suriye'de yaşatılan
sadece etno-dinsel bir soykırım değil, tarih ve kültür soykırımı da beraberinde
yaşatılıyor bu topraklarda.
Musul’da kadınlar, çocuklar gözlerimizin önünde tecavüz edilip
öldürülüyor. Musul’daki katliama sessiz kalanlar ( !) mübarek Ramazan ayında
sizler iftarınızı kanla açıyorsunuz kanla. İnsan etiyle sahur yapıyorsunuz.
İslam; sözde barış ve hoşgörü dini! ...hangi barış, hangi hoşgörü savunmasız bu
insanları öldürtüyorsa ben o dinden değilim. Hani İslam’da zorlama yoktu…
Zorlama yoksa, bu insanları neden o zaman zorla müslümanlaştırıyorsunuz ?.
Musul Süryani Katolik Metropolitliği'ni ateşe vererek mi Musul’a barış
getireceksiniz. Ya da din değiştirmeyenlerin dillerini, kollarını keserek mi
hoşgörü gösteriyorsunuz? Söyleyin lütfen! Nerede hoş görü, nerede barış, umut
nerede ?. Hangi dağın ardında söyleyin ne olur? Hemen bulup getirelim barışı ve
hoşgörüyü bu mazlum ve güzel halklara.
Katledilen bu insanların tek bir suçu var. O’ da Doğu Hristiyanı
olmak... Vatikan’a bağlı Hıristiyanlar bu acıları yaşıyorsa, Musul'da diğer
mezheplerden olan Hıristiyanların başına neler gelir varın siz düşünün...
Acı ama gerçek. Bu halklar ve inançlar çoktan gözden çıkarılmış.
Tıpkı 1915’te olduğu gibi ABD ve Avrupa bu katliamı görmüyor, duymuyor, ses
çıkarmıyor. Ölenler nasılsa Doğu Hıristiyanları…
Şimdi de İŞİD, sosyal medya aracılığı ile doğu Hıristiyanlarına
taleplerini sıralıyor. Musul’da yaşayan Hıristiyanların derhal kenti terk
etmesini istiyor. Terk etmeyenlerin ise kellesi alınacak fetvaları veriliyor. Bu
çağrı üzerine yerini, yurdunu, evini terk eden Hıristiyan aileler, son kontrol
noktasında durdurularak araç, altın, cep telefonlarına ve değerli eşyalarına el
konularak dönüşü olmayan bir yolculuğa gönderiliyor. Bu da yetmiyor İŞİD terör
örgütüne, kalan Hıristiyanların evlerine Arapça N harfi (Nasranî= Hıristiyan)
yazılıyor. Son kalanları da tek tek katletmek için olsa gerek bu işaretler. Süryani/
Keldaniler, Vatikan’a bağlı bu toprakların en kadim halkıdır. Mezopotamya ve
Orta doğu coğrafyasında birçok medeniyete beşiklik etmiş. Babil kulelerini ve
asma bahçelerini inşa etmiş yaralarından keder damıtan bu halk, şimdi kendi
topraklarında acımasızca katledilip, terke zorlanmıştır. Bu topraklarda 1915
bitmedi tam gaz sürüyor.
Musul'da son kalan Hıristiyanlar tamamen gidiyorlar. Yaşatılan vahşet
karşısında sözcüklerin bir anlamının olmadığı, kelimelerin öldüğü bir dünyada
insanlığımız da gidenlerle ölüyor. Hep birlikte ölüyoruz..
Bunca acı, bunca gözyaşı, bunca kan içerisinde tek sevincimiz
İŞİD’e karşı, Kürt halkı Kobane’de direnişin destanını yazıyor. Günlerdir
kuşatma altında olan Kobane’de YPG/YPJ güçleri olağanüstü bir direnişle İŞİD’le
savaşıyor.
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Musul’un en eski halkı olan
Süryani-Keldanileri kentten kovduktan sonra bu defa da Kürtlerin kenti terk
etmesi için süre verdi. IŞİD, kenti terk etmemeleri halinde Kürtlerin mal
varlıklarına el koyacağını ve kalanların ölümle cezalandıracağını söyledi.
IŞİD’in Kürtlerin mal varlıklarına el koymak için onları kâfirlikle ve Peşmerge
Güçleri’ne destek vermekle suçladığını belirtti. Irak ve Orta Doğu
coğrafyasında savunmasız olan Doğu Hıristiyan halklara göre Kürtler, çok şükür
ki emperyallerin destekledikleri İŞİD'e karşı direnebilen tek halktır. İki ay
gibi bir sürede Hrıstiyansızlaştırılan Irak’ta sıra Kürtlere geldi… Irak’taki
Kürt halkının direnişi kırmak için İŞİD- TC el ele, elinden geleni yapmaktadır. Ama bu kez
kıramayacaklar çünkü Kürtler Rojava’da olduğu gibi kanlarıyla yeni bir tarih
yazıyor Kobane’de. Kobane direnişini ve Rojava devrimini bir kez daha
selamlıyorum.
Dile kolay! İki ay boyunca geceli gündüzlü bunca zulüm nasıl
yaşatılır, nasıl bu acılara dayanılır? Bilmiyorum. Bu acı çığlık, hangi dilde
daha iyi anlatılırsa o dilde haykırmak istiyorum, kör ve sağır vicdanlara.
Son bir haftadır Hamas'ın İsrail'e saldırısından sonra İsrail’in
de Gazze’yi vurmasıyla gözler, hızla Irak’tan İsrail'e çevrildi. Gazze'de Hamas
terör örgütü ise sözde Filistin'i savunmak adı altında tansiyonu özellikle
yüksek tutmaktadır. Hamas terör örgütü, İsrail'e istediği kozu vererek
çatışmaların uzun süre devam etmesiyle de büyük bir rant sağlayacak gibi
görünüyor. İsrail’in, Gazze’de Müslüman sivillere karşı yaşattığı katliam ile
Suriye'de, Musul’da, Kobene’de yaşanan insanlık dramının bir nevi üstü
örtülmeye çalışılıyor. Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi Gazze’de de masum ve
mazlum çocuklar öldürülüyor. Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de hep çocuklar
öldürülüyor. Şekerleri ellerinden alınıyor. Masum çocuklar öldürülürken
susuluyorsa, ölen insanlıktır. İnsanlık ise hala susuyor.
İsrail’in Gazze’ye karşı başlattığı kara harekâtı ile birlikte
dünya devletlerinden en sert tepkiyi, Güney Amerika’da sosyalist devlet
başkanlarının iktidar olduğu Venezuella ve Şili’den geldi. Venezüella, İsrail
Büyükelçisini anında sınır dışı etti, Şili ise İsrail ile bütün ticari
ilişkilerini kestiğini duyurdu. Nüfusun %99'u Müslüman olan Türkiye'de ise
sokak eylemleri ve yardım kampanyaları dışında İsrail için alınan henüz radikal
bir karar yok. Son dakika gelen haberlerde TC, Filistin için üç günlük yas ilan
etmiş. Kamuoyu baskısına dayanamayan iktidar, hatırlarsanız Soma katliamı için
de zoraki yas ilan etmişti bu ülkede. Kendi halkının/ yurttaşlarının yasına
sahip çıkmayan bir sistem Filistin’de katledilen mazlumlara ne kadar sahip
çıkabilir? Yas konusunda samimiysek eğer, 1915( Ermeni, Süryani, Pontus Rum,
Ezidi soykırımı ) – 1938 (Dersim soykırımı) ve günümüze değin yaşatılan tüm
soykırımlar için hep birlikte yas tutalım.
Ekonomik olarak göbekten bağlı olduğumuz İsrail'e karşı sadece
şov yapıyoruz. Suriye ve Irak'taki İslami terör örgütlerini besleyen bir ülke
olarak, bu bölgelerde yaşayan halkların acısını TC'nin görmediği gibi
demokratik kurum, kuruluşlar, sosyalist partiler olarak da ya hiç görmüyoruz ya
da yeterince görmek istemiyoruz. Merak ediyorum, dünya devletleri ve Şili,
Venüzella; Irak’ta, Suriye’de yaşanan vahşeti neden, niçin görmüyor?
Filistin’deki çocuktan daha az mı değerli Suriye ve Musul’daki Hıristiyan,
Rojava ve Kobene’deki Kürt çocukları…
Ne Filistin’de ne de dünyanın hiçbir yerinde çocuklar
öldürülmesin, kadınlar tecavüze uğramasın gayrı.
İsrail Gazze’yi vuruyor. Türkiye’deki Yahudiler güvercin
ürkekliğinde yaşıyor. Hal böyle iken İHH başkanı Bülent Yıldırım’dan Gazze
saldırısıyla ilgili ‘’Sinagogların önüne insanlar mı yığalım’’ İsrail
şımarıklıktan vazgeçsin şeklinde sözleri basına düşüyor. Söze gerek yok.
Çoğunluğun azınlığa baskısı bu olsa gerek.
IŞİD ve varsılları gibi zalimlerin zulmünden Musul'daki
Hıristiyanları kim koruyacak? Kim bu zavallı insanlara sahip çıkacak? İsrail’in
Filistin’ de yaptığı Müslüman katliamlarına dur demek, sahip çıkmak için;
ivedilikle Suriye'de, Musul’da, Kobane’de IŞİD Katliamlarına dur demek ve kadim
Hıristiyanlara sahip çıkmak demektir. Bizler burada acıları yarıştırmıyoruz.
Acı çeken halklara, inançlara bir yürekte biz olmak istiyorsak Musul-
Kobane- Kessab- Filistin’deki çığlığı ne
olur hep birlikte büyütelim. Gelin bir kez olsun insanı yakmaya değil, insana
yanmaya gidelim.