Montag, 12. März 2012

Mardin'in alametifarikasını İstanbul'da görebilirsiniz


NUR ÇİNTAY
11.03.2012

Mardin'e her ayak basanın ziyareti eksik etmediği bir ev onunki. Özgün basmalarını nasıl bir ortamda yaptığını görüyor, babasının Atatürk'le hikayesini dinliyorsunuz. Süryani boyama sanatının son temsilcisi Nasra Şimmes'in sadeliğiyle çarpan desenleri şimdi İstanbul'da Mardin'i keşif gezintileri sırasında Kırklar Kilisesi'ne gidersiniz, Kasımiye Medresesi'ne, Zinciriye Medresesi'ne, Tokmakçılar Konağı'na... Bir de Diyarbakır Kapı semtinde, Mezopotamya Ovası'na bakan, Mardin'in en iyi iki kebapçısından biri Mecnun Mehmet'in dükkanına üç dakika mesafede, kime sorsanız gösterilecek ünde bir taş eve: Nasra Şimmes'in (Şimmeshindi) atölye evine. Nasra Şimmes'in özgün basmalarını, Hıristiyan dininin figürleri ve canlandırmalarıyla süslü perdelerini mesela, sonra örtülerini, Kırklar Kilisesi'nde ve daha pek çok yerde görmüş, o masum ihtişama hayran kalmışsınızdır. Bizde öyle olmuştu. Bunları yapanın 1924 doğumlu ama hâlâ gayet sağlıklı ve tatlı, ayrıca da kapısı her daim açık bir kadın olduğunu öğrenince afallamış, evin yolunu tutmuştuk. Merdivenlerine kazıdığı motiflere bayılmış, gönlümüzün tasarım ödülünü oracıkta vermiştik.

Baba İsak Bey ve Atatürk


Nasra Şimmes, çok dinç ve çalışkan biriydi. Hiç okula gitmemişti, Türkçe bilgisi ancak tek tük kelimelerden ibaretti. Ama anlaşmak için kelimelerin para etmediği başka bir dil de olduğunu biliyoruz. 600 yıllık Mardinli Süryani bir aileden geliyordu. Baba ressam ve heykeltıraştı. Zaten bu bez üstü özgün basmacılık sanatını da ondan öğrenmişti. O gün habersiz gitmiş olmamıza rağmen, altınlarını, incilerini takmış, gayet hoş ve bakımlıydı. Gençliğinde çok güzel olduğu besbelliydi, zaten eski bir sepya fotoğraf bunun kanıtıydı. Duvarlardaki karelerde Nasra Hanım'ın babası İsak Bey de vardı. Zamanında Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak'ı buluşturan bir resim yapıp Atatürk'e yollamış. Atatürk resmi çok beğenmiş, ailenin şu anda İsviçre'de yaşayan bir ferdinde bulunan bir fotoğraf ve mektup yollayıp davet etmiş. Ama İsak Bey, yollar tehlikeli diye gitmemiş, sonra da çok pişman olmuş.

Sadelik çarpıyor, masumiyet sarsıyor!
Sonrasındaki pişmanlık fayda etmiyor, zamanında davranmak lazım. İşte Koleksiyon da öyle yapıp Nasra Şimmes'in işlerini Mardin'den İstanbul'a taşıdı. Sergi, Tarabya'da merkezdeki Koleksiyon Galeri'de geçen hafta açıldı, 6 Nisan'a kadar da açık kalacak. Hakikaten görmelisiniz. Neler göreceksiniz? Genellikle dini motifler kullanıyor: Hz. İsa ve havarileri, 'son yemek', Meryem ve çocuk İsa, Süryani metropolitler, kuşlar... Dünya sanat tarihinin bu çok bilindik sahnelerini çok başka türlü yorumluyor ama Nasra Hanım. Önce kurşun kalemle çiziyor, sonra İstanbul'dan getirttiği kök boyalarla boyuyor, bazen babadan kalma ahşap kalıplarla motifler çıkartıyor. Sadeliğiyle sarsan resimler çıkıyor ortaya. En ufak bir zorlama yok, müthiş bir masumiyet, o capcanlı renklerin verdiği acayip bir heyecan... Medeniyetler buluşuyor bu beyaz patiskalarda, öpüşüyor, koklaşıyor ve hayatı boyunca bu evden dışarı çıkmamış bir kadının elinden çıkanlar, ABD'den Ortadoğu'ya birçok kiliseyi geziyor. Kiliseler için çok büyük boyutlu, ağır, haşmetli parçaların yanında, evler için daha mütevazı masa örtüleri, kendi deyimiyle 'fiskos'lar da var. Sanatla zanaat üç karışa dört karış patiskaların üstünde de buluşuyor. İmrenmemek imkansız.
sabah.com.tr

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen