Mittwoch, 1. Mai 2013

MOR GABRİEL MANASTIRINA 24 NİSAN’DA YİNE BİR ACI DÜŞTÜ

http://wegwahrheitleben.files.wordpress.com/2009/11/mor-gabriel2.jpg

1.5.2013

ZEYNEP TOZDUMAN


Türkiye kamuoyu Süryanileri, Mor Gabriel manastırına yapılan haksız uygulamalar ve hukuksuzlukla tanıdı. Süryanilerin; bu ülkenin yerli halkı olduğunu, yaklaşık altı bin yıldır bu topraklarda yaşadıklarını, basın-medya yoluyla yüzyıl aradan sonrada olsa eh nihayet öğrenebildik. Nihayet öğrenebildik diyorum. Çünkü resmi tarih Süryani halkını yüzyıldır ya hiç görmemezliğe geldi, ya da yok saydı.

1924 Lozan antlaşmasında azınlık kabul edilen ama azınlık haklarından yararlandırılmayan tek halktır. Bu yüzden Ermeni ve Rum’lar gibi vakıfları ve okulları yoktur. Anadilde eğitim hakkından yararlandırılmayan Süryani halkı, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gelmiş geçmiş hiçbir hükümetle ters düşmemesine rağmen, en çok acıyı yaşayan halk olmuştur.2008’den beri süregelen Mor Gabriel davası ile bu halka, vurun abalıya misali yapılmıştır. Devlet bir yandan, korucu Kürtler bir yandan habire vuruyor. Onlar vurdukça, var oldular oysaki. Manastır; yerel mahkemede davayı kazanınca, davacı civar köyleri meclisteki AKP’li milletvekillerine de güvenerek olayı Yargıtay’a taşıdı. Bu olay Süryani halkının yüreklerini bir kez daha kanatmıştır. Yaklaşık 1600 yıldır Süryani halkına ait olan bu manastıra, mahkeme yüzyıllığına kiralanabileceği kararından sonra şimdi başka bir aleyhte karara, tamda barış sürecinde imza atmıştır.

Mor Gabriel davası ile ilgili en son gelişme, 24.04.2013 tarihinde Midyat'ta görülen ceza davasında yaşanmıştır. Yerel mahkemede sonuçlanan davada verilen karara göre, Mor Gabriel Manastırının çevre duvarı müsadere ( Müsadere; Osmanlı İmparatorluğu'nda devletin, haksız kazançla zengin olmuş görevlilerin mallarına istediği zaman el koyabilmesi usulüdür)edildi. Yani Yargıtay’a gitmezlerse manastırın duvarları yıkılacak. Bu ülkede 24 Nisan; Anadolu Hristiyan halkları için bir kâbusun adıdır. 24 Nisan 1915’de başlayan günümüze değin devam eden acılar, 98 yıl sonra yine bir 24 Nisan’da Mardin/Midyat’ta Mor Gabriel manastırı ile Süryani halkını vurmuştur. Çok şükür ki, Mor Gabriel vakfı başkanı Kuryakos Ergün içinde istenilen cezadan beraat kararı çıktı. Manastır yetkililerine, çevre duvarı için verilen müsadere kararını temyiz edip, dosyayı Yargıtay’a göndermekten başkada seçenek bırakmadılar yine.

Oysaki geçtiğimiz günlerde bölgeden Mor Gabriel manastırı Metropoliti Samuel Aktaş'ın Çözüm Sürecine Desteğinden Sonra,Deyrul Zafaran Manastırı Metropoliti Saliba Özmen'den'de barış sürecine destek gelmişti. Deyrul Zafaran Mıtranı Saliba Özmen öldürülen faili meçhul, 77 Süryani’nin Olayının aydınlatılmasını İsterken, Mor Gabriel Manastırı ise öncelikle manastırın hukuki sorunlarının barış sürecinde çözülmesini beklediklerini bildirerek sürece destek verdiklerini Kamuoyuna açıkladılar. Tüm bu açıklamalara ve kamuoyu baskısına rağmen, yerel mahkeme yine Süryani halkının canını yakan bir karar vermiştir. Bölgede her gün yeni bir acıyla sarsılan Süryani halkı, Suriye’deki savaş yüzünden göceden soydaşlarına mı üzülsün? Geçen hafta kaçırılan Mıtranları, Yohanna Brahim ve Boulus Yazıcı’ya mı üzülsün bilemiyorlar?. Kaçırılan mıtranlar, Türkiye’den Suriye’ye dönerken, T.C.’nin kontrolü altındaki bir bölgede kaçırılıp, şoförü ise katledilmiştir. Basında yer alan haberlere göre Çeçen gruplar tarafından kaçırılan mıtranlar, neden hala manastırlarında değil? Sağ olduklarına dair bilgiler gelse de medyaya ben inanmıyorum. Umarım yanılırım. Yanılmayı ne çok isterim oysa. Bölgede yürekler yanıyor! Sözde demokratik ve hukuk devleti olan TC, işin içinde Süryani halkı varsa nedense üç maymunu oynamayı tercih ediyor. Kaçırılan dini liderler eğer gerçekten sağ iseler neyin pazarlığı sonucu bırakılacak, hep birlikte izleyip göreceğiz. Türkiye kontrolü altında olan bir bölgede, kontrolü mü kaybetti yoksa? Şu anda beyin fırtınası yapıyorum, kafamda milyonlarca soru, uçuşuyor. Kim ya da kimler nereden icazet alarak kaçırdılar mıtranları. Kaç paraya sattılar insan kanını, tüm bunları kamuoyunun bilmesi gerekir. Kamuoyuna servis edilen haberlerin inandırıcılık değeri Süryani halkının gözünde sıfırdır. Suriye’de savaşın orta yerinde Çeçen teröristler böylesi bir eylemi yapmak için kimlerden emir aldı?

Süryani basınında bu konuyla ilgili haber ve yorumlara bakacak olursak tamda bu ülkeye güvenmeye başladığı, geri dönüş kararı aldıkları vakit hep böylesi haberlerle sarsılıyorlar. TC.’nin ülkeye geri dönüş çağrısı yaptığı Süryani halkına, her şeyden evvel yaşam hakkının, en kutsal insan hakkı olduğu güvencesini vermek zorundadır. Bu iki mıtranda sağ-salim halkının içine döne dek Türkiye hükümeti de, Suriye hükümeti de töhmet altında kalacaktır. Bölgede kalıcı ve onurlu bir barışı tesis etmek istiyorsak öncelikle Süryani halkının sorunları çözüme kavuşturulmalıdır.

Süryani halkının kaderi midir, kederi midir bilinmez ama dört ayrı coğrafyada dört ayrı acı yaşıyorlar. Suriye’de İslami terör örgütlerinin en kolay hedef seçtikleri Süryani halkının, kiliseleri bombalanmakta, bebekleri katledilmektedir. Türkiye’de ise yüzyıldır baskı altında yaşamaktadırlar. Irak’ta da durum pek parlak değil, Lübnan’da çatışmaların içerisinde yaşam mücadelesi vermektedirler. Az biraz nefes aldıkları İran’da ise her geçen gün sayıları azalmaktadır. BOP projesi altında Süryani halkı yakın gelecekte tamamen Ortadoğu’dan silinecek gibi görünüyor. Hıristiyan halklara ve Alevilere yaşam hakkı tanımayan Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyası belki de bu yüzden kardeşkanıyla sulanmaktadır.

Süryani halkının kutsal yeri olan Mor Gabriel davası Süryani halkı lehine çözülene dek bitmeyecek bu kavga. Sürecek,çünkü bu kavga hepimizin. Son söz olarak Süryani halkının ruhani liderleri olan, değerli metropolitlerin serbest bırakılması için, şahsım adına, üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım. Süryani din adamlarını kaçırma olayı metropolitler şahsında Süryani halkına ve tüm soykırım yaşayan halklara yapılmıştır. Süryani halkının inancına kurşun sıkanlar bilsinler ki, Süryani halkı yalnız değildir. Kaçırma olayını hangi örgüt, hangi din adına, hangi amaçla yaptıysa şiddetle kınıyor, ısrarla ve inatla benim kabem insandır diyorum.

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen