NAİM DİLMENER
'Süryaniler' kitabı, işe 'sıfır noktası'ndan başlıyor. 'Köken'den giriyor; Antakya, Roma, Milano'dan geçiyor, Mezopotamya'yı kucaklıyor, Mardin ve Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu üzerinden de İstanbul'a ve başka metropollere ulaşıyor.
Son beş-on yıldır, bu toprakların geçmişine/tarihine daha fazla ilgi duyar, giderek daha çok şey öğrenmek ister olduk. Bunu yapmaya başladığımızda da ilk karşılaştığımız sözcük ya da isimlerden biri ‘Süryani’ oldu... Çoğu insan için ‘Süryani’ bir ‘din’ demekti, Hıristiyanlığın bir mezhebi ya da. Doğru değildi bu ama çok da yanlış sayılmazdı. Çünkü ilk Hıristiyanlardandı Süryaniler ve tam da bu nedenle zaten, Süryani, Kadim olarak da anılmaktaydılar. Ama esas mevzu şuydu: Bir ‘ırk’tı Süryaniler; Türk gibi, Kürt gibi, Rum ya da Ermeni gibi. Dinden/Hıristiyanlıktan önce bu gelmeliydi orta yere ama öyle olamıyordu ne yazık ki. Ama işte, önce ‘mozaik’ ardından da mozaiğin unsurlarından konuşmaya başladık ve her şey bir bir netleşmeye başladı. ‘Köken’ ve ‘dil’ her şeyden önce gelmekteydi; ‘din’den bile önce. Din hiç şüphesiz, kökeni de/dili de etkilemiş, hatta değiştirmiş, farklılaştırmış, dönüştürmüş olmalıydı. Ama bu topraklarda milattan önceki yıllarda da Süryaniler (başka ırk ve gruplarla birlikte) vardı ve bu toprakların, ‘bereketli topraklar’ kılanabilmesi yolunda, onlar da herkes kadar (belki herkesten de fazla) çaba harcamış, bu konuda ellerinden geleni yapmıştı. Bütün bunların (zoraki ya da rahat ve huzur içinde, farketmez) konuşulabiliyor olması, bu alandaki ‘yazılı tarih’in de artmasına sebep oldu. Yakup Tahincioğlu’nun ‘Tarihleri, Kültürleri ve İnançlarıyla 5500 Yıldır Bu Topraklarda Yaşayan Süryaniler’, bu alandaki çalışmaların/çabaların en son örneği.
Binlerce yıl öncesine dayanan tarihin büyük bir kısmı, mecburen sözlüydü ve yazının keşfi dahi, bu sözlü kısmın büyük bir kısmını kağıda aktarmaya yetmemişti. Bugün gelinen nokta ise şu: Çok sayıda Süryanice metin, orijinal dilinde yeniden basılmayı ve başta Türkçe olmak üzere, farklı dillere çevrilmeyi bekliyor. Bu beklenmekteyken de, yepyeni kaynaklar, Türkçe yazılmış/yayımlanmış kitaplar giriyor devreye.
5500 yıldır bu topraklarda
Mardin kökenli Tahincioğlu ailesinin bir ferdi olan Yakup Tahincioğlu, bir kısmımız için tanıdık bir isim. Şeker ve çikolata alanının önde gelen firmalarından Kent’in kurucularından olan Yakup Tahincioğlu, yıllar yılıdır en ufak bir karşılık ya da jest beklemeden bir nefer gibi çalışmakta; Süryaniler için de, doğup büyüdüğü Mardin için de. Her şeyin ‘saklanmak’, olmadı ‘göze batmamak’ üzerine kurulu olduğu o 50 ve 60’lı yıllarda bile, Yakup Tahincioğlu (ve ailesinin tamamı) göğsünü gere gere kökenlerinden/özelliklerinden söz etti, bu konuda sessiz kalmadı.
450 sayfayı bulmuş ‘Süryaniler’ kitabı, tabiri caizse işe ‘sıfır noktası’ndan başlıyor. ‘Köken’den giriyor; Antakya, Roma, Milano’dan geçiyor, bütün bir Mezopotamya’yı kucaklıyor, Mardin ve Diyarbakır başta olmak üzere Güneydoğu üzerinden de İstanbul’a ve dünyanın başka metropollerine ulaşıyor. Kitabın omurgası, Süryanilere dayatılan ‘yaşam şekli’nin mecburi sonucu olan göç yollarını takip ediyor, bir bakıma. Başlar, ilerlerken de, Süryanilerin o uygarlığı kendi elleriyle kurdukları milattan önceki ve sonraki zamanları ince ince, ayrıntılı ayrıntılı anlatıyor, sıralıyor. Hıstiyanlığı topluca kabul eden ilk ırk olmanın (ki bu nedenle, Süryani Kadim olarak adlandırılmışlardır) getirdiği zorluklar da yer almakta Tahincioğlu’nun kitabında; olumlu anlamda sebep olduğu değişim ve dönüşümler de. Ama öncesi ya da sonrası farketmez, kitabın en önemli meziyeti, bu toprakların böylesine bereketli kılınabilmesinin en önemli unsurlarından birinin Süryaniler olduğunu net bir biçimde ortaya çıkarıyor olmasıdır.
Aslında bir destan
Kaç bin yıldır bu toprakları ekmiş/biçmiş, kaç bin yıldır bu toprakları bereketli kılmak için çabalamış, kaç bin yıldır hayatı hep daha iyi ve daha güzele (ç)evirmeye gayret etmiş Süryaniler’in zenginliklerle dolu tarihi, Yakup Tahincioğlu’nun kaleminden daha da zenginleşmiş/daha da anlam kazanmış. Bilimden sanata, tıptan mühendisliğe kadar her ama her alanda mükemmel işlere imza atmış; bu mükemmel işleri/buluşları, köyden şehir yaşamına geçme/birlikte yaşamayı daha sosyal ve cazip kılma niyetiyle gündelik hayata acilen aktarmış/yaygınlaştırmış Süryanilerin tarihi, aslında bir destan. Milyonlarca çelebi insanın iş ve güç birliği içinde yarattığı/yazdığı bir destan.
SÜRYANİLER, Yakup Tahincioğlu, Boutique Yayıncılık, [Istanbul] 2011, 450 sayfa, 20 TL.
Kaynak: Radikal, 27/05/2011
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen