Mittwoch, 13. Juli 2011

AYM'den yabancı soyada izin yok


Yabancı soyad kullanımına Anayasa Mahkemesi’nden veto geldi. Yüksek Mahkeme, yabancı ırk ve millet isimlerinin de soyadı olarak kullanılabilmesi istemini reddetti.

Yüksek Mahkeme üyeleri arasında görüş ayrılığı yaratan, iptal kararına katılmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “1934 yılında anlaşılabilir olan bu kural, günümüzde bütünleştirici ve birleştirici olmak bir yana, farklı etnik veya dini kimliğe sahip olanlar arasında haklı olarak ayrımcılığa uğradıkları kanısını doğurmakta, bu da milli birlik ve beraberliğe aslında zarar vermektedir” dedi.

Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi, yabancı ırk ve millet isimlerinin de soyismi olarak kullanılabilmesi için 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan “…yabancı ırk ve millet isimleriyle…” ibaresinin, iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi ise istemi reddetti. Oyçokluğu ile alınan kararın gerekçesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Düzenleme ile vatandaşlar arasında milli birlik ve bütünlüğün sağlanmasının amaçlandığına dikkat çekilen iptal kararının gerekçesinde şu Anayasa’nın eşitlik ilkesi şu ifadelerde yorumlandı:

“Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.”

-SOYADI BİR DİL KİMLİĞİ ANLAYIŞIDIR-


Bir kimsenin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olan soyadın, vazgeçilmez, devredilmez, feragat edilmez ve kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkı olduğuna dikkat çekilen gerekçede, soyadı kullanmanın bir yükümlülük olduğuna dikkat çekildi.

Soyadının, bir kimsenin kimliğini belirleme işlevi yanında ailesini ve soyunu belirleme, kişiyi başka ailelerin bireylerinden ayırt etme ya da kişinin hangi kökene, topluluğa veya ulusa ait olduğunu belirleme işlevi bulunduğunun belirtildiği gerekçede, soyadı kuralıyla, birleştirici, bütünleştirici, çoğunluğun içinde azınlığın hak ve hürriyetlerinde ayrımcılık yapılmasını engelleyen, ulusal aidiyet ilkesi içinde anayasal birliktelik altında aynı topraklarda ve ortak atmosferde yaşayan vatandaşlar yönünden ulus kimliği ve dili altında toplanan bir dil kimliği anlayışı getirildiği belirtildi.

Gerekçede, “Ulus bütünlüğünün algılanabilmesi ve aynı iklimde yaşayan insanların tasa ve kıvanç ortaklığı, koruma, kollama, yardımlaşma duygularının devamlılığı ve birbirlerine karşı yabancılaşmalarının önlenmesi nedeniyle yasakoyucunun bu alana müdahale yetkisi, kamu yararı ve kamu düzeni niteliğini içermekte ve takdir yetkisi içinde kalmaktadır” denildi.

-AYRIMCILIK KANISI DOĞURMAKTA-

İptal kararına Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt, Üyeler Fulya Kantarcıoğlu, Fettah Oto, Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı ve Erdal Tercan katılmadı. Başkanı Kılıç ve Üye Yıldırım karşıoy yazısında, “Davacı Süryanice bir kelimeyi ‘Bartuma’ soyadı olarak kullanmak istemektedir. Yasa koyucunun, yabancı ırk ve millet isimlerinin soyadı olarak kullanılmasının milli birliğe zarar vereceği endişesiyle hareket ettiği, söz konusu ibareyle de tüm yurttaşlar arasında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı şemsiyesi altında milli birlik ve beraberliği sağlamak amacı taşıdığını söyleyebiliriz. 1934 yılında anlaşılabilir olan bu kural, günümüzde bütünleştirici ve birleştirici olmak bir yana, vatandaşların bir kısmında, özellikle çoğunluğu oluşturanlardan farklı etnik veya dini kimliğe sahip olanlar arasında haklı olarak ayrımcılığa uğradıkları kanısını doğurmakta, bu da milli birlik ve beraberliğe aslında zarar vermektedir” denildi.

-YABANCI KELİMESİ VATANDAŞLAR ARASINDA FARKLI ETNİK TOPLULUKLARA MENSUP OLANLARI İMA ETMEMELİ-

Bir insan topluluğunu oluşturan bireylerin ortak kaderi paylaşan bir birlik olma konusundaki iradelerinin millet olgusunun olmazsa olmaz koşulu olduğuna dikkat çekilen karşıoy yazısında, “Dil, din, etnik ve ırk farklılıkları millet olmaya engel değildir. “Yabancı ırk ve millet isimleriyle” ibaresindeki “yabancı” kelimesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında çoğunluğu oluşturanlardan farklı etnik veya dini topluluklara mensup olanları ima edecek şekilde anlaşılmamalıdır” denildi. Mevcut düzenlemenin, bütünleştirici ve birleştirici olmadığı, tam tersine Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı bir ayrımcılığa neden olduğuna dikkat çekilen Başkan Kılıç’ın karşıoy yazısında, şu değerlendirmelere yer verildi:

“Bu durum günümüzdeki insan hakları anlayışının ulaştığı seviye ve demokratik toplum düzeninin gereklilikleriyle de uyuşmamaktadır. Bir ülkede yaşayanların çoğunluğundan farklı etnik veya dini kimlikler taşıyan toplulukların bu farklılıklarını tekçi, homojenleştirici bir anlayışla yok saymak, insan haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Farklı olmak en temel insan haklarından biri olarak kabul görmektedir. İnsan haklarına dayalı demokratik ve özgür bir toplumda milli dayanışma ruhu ve milli birlik, farklılıkları bastırarak değil, onları tanıyarak, onların zenginliklerden faydalanılarak gerçekleştirilebilir. Egemen unsurlardan farklı çeşitli etnik veya dini gruplara mensup vatandaşların ayrımcılığa uğramamaları anayasal birliktelik açısından hayati öneme haizdir. Çoğunluğun sıradan ve doğal bir şekilde öne sürdüğü ve kullandığı haklardan, çoğunluktan farklı olanların da yararlanması Anayasal hakların bir anlam taşıması için gereklidir.”

Soyadının kişinin onurla taşıması için kendisine tanınmış vazgeçilmez, devredilemez bir kişilik hakkı olduğunun belirtildiği karşıoy yazısında, “Kamu düzeni, genel ahlak ve Türkçe gramatik yapısına uygun olmak kaydıyla kişi dilediği soyadını alabilmelidir” denildi.

Gerekçede, bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesi olan soyadını özgürce seçebilmesinin kendisine tanınmış temel bir kişilik hakkı olduğuna, farklı bir etnisiteye mensup olması nedeniyle bu temel kişilik hakkından mahrum bırakılmasının hukuki ve toplumsal düzende düşünülemeyeceği belirtildi.

-IRKÇILIK UZUN MÜCADELER SONUCUNDA KALDIRILMIŞTIR-


Başkanıvekili Paksüt ise karşıoy yazısında, “Temel hak ve özgürlüklerin doğasından kaynaklanan ve ilgili maddelerde açıkça sayılmayan genel sınırlamalar kapsamında soyadı kullanımı üzerinde kamu düzeninden kaynaklanan bazı sınırlamalar yapılabileceği düşünülebilirse de; kişinin diğer vatandaşlardan ayrılmasını ve tanınmasını, kamusal alanda kimliğinin belirlenmesini sağlama dışında kamu düzeninden kaynaklanan bir sınırlama nedeni olamayacağı, hele ırk temelinde bir düzenleme yapılamayacağı açıktır. Esasen, soyadının resmi dil olan Türkçe’de ve Türk alfabesiyle yazılabilir, okunabilir ve anlaşılabilir olması dışında, soyadının kamu düzenini ilgilendiren bir yönü bulunmamaktadır” dedi.

Dünyada ırkçılığın, uzun mücadeleler ve fedakarlıklar sonucu ortadan kaldırılmış ve insan haklarına dayalı çağdaş ülkelerin hepsinde yasaklandığına dikkat çeken Paksüt, “Bu nedenle çağdaş bir demokrasi ve hukuk devleti olma iddiasında olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarında ırkı referans alan bir kuralın mevcudiyetini sürdürmesi olanaklı değildir. Soyadı Kanunu’nun kabulü sırasında toplumsal bütünlüğü sağlama kaygısıyla ve o gün dahi amacını aşan şekilde yasalaştığı anlaşılan kuralın mevzuatımızdan temizlenmesi için iptali gerektiği düşüncesiyle, çoğunluk kararına katılmıyorum” dedi.

-MİLLETİ SADECE SOYADI BAĞLAYAMAZ-

Üyeler Kantarcıoğlu, Oto, Akıncı ve Tercan ise karşıoy yazısında, “Yabancı ırk veya millet ismiyle soyadı alan bir kişinin, sadece bu nedenle bir millete ait olmanın birleştirici özelliklerini taşıyamayacağı varsayımıyla ayırımcılığa bağlı tutulmasının, Anayasa ile bağdaştığı kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu. Üye Dursun ise, “Irk, bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm olarak tanımlanmaktadır. Millet ise çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk olarak tanımlanmaktadır. Soyadı, genel ahlak ve alfabemizin gramatikal yapısına uygunluk dışında hiç bir sınırlamaya bağlı tutulmaması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

ANKA
12 Temmuz 2011 18:12 - haber7.com /

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen