10.5.2014
Size bu yazımda binlerce hatta yüz binlerce insanın, sırf
Hıristiyan din adamı olduğu için bu ülkede başına gelenlerden sadece Süryani
Papaz Matta Hrimo'yu anlatacağım.
Bıtrıs,
Yusuf Rume, Brahim Quryo, Süryani Katolik papaz Brahim Gabro ve Papaz Tomas
Mırjan, Siirt Keldani Kilisesi Başpiskoposu sekreteri, yazar, arşivci Peder
Gabriyel Kappo. Siirt Keldani Başpiskoposu, doğu bilimci, tanrı bilimci, dil
bilimci, tarihçi Aday Şer. Süryani Tuma Udo
Urmiye Keldani kilisesi başpiskoposu, doğu bilimci, dil bilimci, tanrı
bilimci, tarihçi.
Elazığ Harputlu
Prf. Dr Ashur Yosuf ve Midyad Belediye başkanı Galle Hermez Efendi gibi
binlerce Süryani aydın ve din adamları hunharca katledilerek ya da idam
edilerek öldürülmüşlerdir.
Yaşadığı onca
işkencelerden ve zulümlerden sonra şans eseri sağ kalan Süryani papazın başına
gelenler, insanım diyen herkesin ibret
alması gereken bir hikayedir.
Yıl
1915... İnsanlığın bittiği, sistematik katliamların yapıldığı yıllar.
Hükümetin
tehcir kararı almasıyla öncelikle Ermeniler daha sonra Süryaniler,
Pontus Rumlar ve Ezidiler için kabus dolu yıllar başlamıştır.
1915'de yapılan
etno-dinsel katliamların ana amacı; bir
zamanlar Hırıstiyan coğrafyası olan bu toprakları tek tipleştirmektir.
Panislamist politikalarla özünde Sermayeyi; Ermeni’den, Süryani’den, Pontus
Rum'un elinden alarak yeni bir Türkiye yaratmaktı. Osmanlıda 1895 katliamlarını
yaşayan bu halklar, Devlette devamlılık esastır ilkesiyle Jön Türklerin başrolü
oynadığı 1909 Klikya katliamından sonra en sistematik katliamları 1915
soykırımı ile yaşamışlardır.
Bu kabus dolu yıllarda
, Papaz Matta Hrimo Mardin'e 23 Haziran'da döner. Mardin'de 2. kafilede
tutuklananlardan biridir. 1855 Mardin
doğumlu olan papaz tutuklandığı sırada 60 yaşlarındaydı. Mardin'e yorgun, aç, soykırıma katılan
Kürtler ayakkabılarını çaldığı için çıplak ayakla geri gelirken tutuklanarak,
hapiste önce iki tam gün tutulur. Acı ve işkence dolu günlerden sonra Sultanın
affı onu şartsız özgür kılmaktaydı. Lakin cellâtlar onu daha fazla
aşağılamadan, işkence yapmadan bırakmak istemiyorlardı. Onu yine hapse aldılar.
25 Haziran Cuma sabahı saat 10 sularında polis şefi ona ''köpek evladı Fransız
mısın? Diye sordu. Fransız olması ya da Fransız dostu olması onun işkence
görmesi için cinayet suçu mu sayılmalı mıydı? Papaz Matta Hrimo ısrarla ben
Osmanlıyım demesine rağmen sözde suç istinat edilerek sorgu devam ettirildi.
Bizim
ülkemizde Osmanlıdan
günümüze değin sorgu dediğimiz şey, Falaka, Filistin askısı, eğer sorgulanan Hıristiyan
ise çarmıha ( Haç'a) germe, darp,
işkence etme, tazyikli su sıkma, Taciz, Tecavüz, aşağılama, linç etme,
işkencede öldürme anlamına gelir.
Sorgu sırasında
Süryani papaz yere yatırılarak önce ayaklarına 300 kere vurulur, ta ki bu işlem
cellatlar yorulup, bir diğeri başına geçene Kadar işkence devam Eder. Papaz
falakanın acısına dayanamaz ve bayılır. Ayılması ve yeniden işkence görmesi
için başından bir kova soğuk su dökülür, ayak tabanları şişinceye ve kan gelinceye
kadar bu insanlık dışı muamele devam eder ( 12 Eylül 1980'li yıllarda
Diyarbakır zindanlarında devrimciler ve Kürt hareketinden tutuklular bu işkence
yöntemlerini çok iyi bilirler ). İşkence sırasında birde sözlü olarak her türlü
hakaret edilir. İnancına, tanrısına küfür edilir. Bunu yapanlar da Müslüman’dır
üstelik. Hz. İsa'yı peygamber kabul eden Müslümanlar...'' İsa'n gelsin seni
kurtarsın'' diyerek alay edilir. Falakadan sonra Süryani papazını başka bir
işkence bekliyordu. Papazın her bileğine bir ip bağlarlar ve duvardaki iki
halkaya bağlanıp ip gererler, zavallı papaz yerden 10 cm. yüksekte asılı kalır.
Bu da haça germe cezasıdır.
Sonra sakalları
yolunur, tokatlanır, yüzüne tükürülür. Bir saat sonra kolları yerinden
çıkacakken indirilir. Papaz çözüldükten sonra yarı ölü halde yere düşer. Kıpırdayacak
halde olmayan papaz bu durumda bile Hıristiyan inancından ''Sakal bırakmak
kutsaldır.'' bir milim sapmaz ve eğilir, yolunmuş sakalını yerlerden toplar
cebine koyar.
Sultanın
affı papazın sadece öldürülmesini önler. Bu af Süryani piskoposluk mali
danışmanı papaz Matta Hrimo'ya çok pahalıya patlar. Aslında aşağılanmak ve
tartaklanmak istenen onun şahsında piskoposluk makamı yani Hıristiyanlıktır.
Yaşadığı onca
işkenceden sonra sadece bir nefeslik canı kalan Süryani papaz nihayet Sultanın affıyla serbest bırakılır. Fransa ve
İsa adına yediği onca dayaktan, işkenceden sonra iyileşmesi uzun zamanlar aldı.
Matta Hrimo
şanslı olan papazlardan biridir.
Sultanın affından önce misyoner
yazışmalarından belgelerle tanık
olduğumuz Ermeni, Rum , Keldani, Süryani Katolik din adamlarının çoğunluğu yaşayacak kadar şanslı olmadıkları gibi akla
hayale gelmeyecek işkenceler yaşamışlardır. Ayak tırnaklarının sökülmesinden
tutunda, bütün dişlerinin sökülmesi, diri diri yakılması, altın, para v.s
aramak için bıçaklanarak ciğerlerinin sökülmesi, cematinin önünde çırılçıplak soyularak halkının katledilmesine
tanık olması gibi büyük vahşet
yaşamışlardır.
Din değiştirmedikleri
zaman ise gözleri oyulup, kafaları kesilmiştir. Hoş din değiştirseler de hazin
sondan kaçış mümkün olmuyordu. Gözü dönmüş katiller sürüsü bu ülkede yaklaşık
1.5 milyon insanın ölümüne sebep olduğu, mallarına el konulduğu yetmezmiş gibi
hala yargılanmaması ise büyük bir utançtır. 1915'de soykırıma bulaşan Kürtler,
Türkler, Çerkezler, Araplar ve Lazlar şimdi birebir aynı olmasa da benzer
acılar yaşamaktadır. Özellikle Kürtler ve Aleviler üzerinde devletin baskısının
ardında yatan gerçek 1915 ile hesaplaşmamaktan kaynaklıdır. Dersim, Sivas,
Malatya, Çorum, Maraş, Gazi, Zilan, Roboski ile hesaplaşmak için öncelikle 1915
ile hesaplaşmak gerek.
Bu topraklar
1915 ile başlayan süreçte, son yüzyılın tanık olduğu en büyük katliamları
yaşamıştır. Bu gün hala Azınlık diye tabir edilen bu ülkenin soykırım yaşayan
en kadim halkları, hala büyük acılar yaşamaktadır. Hrant Dink , Sevag Balıkçı,
Maritsa Küçük'ün hunharca katledilmesi ve katillerin Adil bir şekilde
yargılanmaması nedeniyle bu gün acılar
aynı tazelikte devam ediyor. Soykırım yaşayan halklar özgür ve eşit birey
oluncaya kadar soykırımı bir taziye
meselesi gibi değil, resmi özür ve hukuksal olarak yargılanana dek 99 yıllık bu
yara kanamaya devam edecektir.
ZEYNEP TOZDUMAN
Kaynakça: j.
Rhetore ve H.Simon'un kitaplarından s. 164 ve 112- 114 derlenmiş
bölümler.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen