Dienstag, 19. Juli 2011

Yabancı ırk ve millet isimli 'soyadlarımız'

19 Temmuz 2011 Salı 03:00


1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu'nun dayandığı dönemi yaşatan zihniyetinin günümüzdeki 'işlerliğini' Anayasa Mahkemesi'nin son kararında gördük.
Süryani vatandaş Favlus Ay, adını Paulus Bartuma olarak değiştirmek isteyince yine 'ulus kimliğimiz' tehdit altına girmişti!

Toz kondurmadığımız ve ilerleyen 'demokrasi ve hukuk devleti' kalibremiz, 77 yıl öncesinin tornacı ruhuna sahip çıkmıştı...

Süryani vatandaşımızın atalarından gelen ismi, onun öz varlığının değiştirilemez bir vasfı olmaktan çıkıp yine 'ulusal bütünlüğümüze' doğru ilerleyen bir tehlikeye dönüşmüştü.

'Ulusun ad ve soyadı müfettişliğini' yapan Soyadı Kanunu, Türkçe kökenli olmayan soyadlarını tık diye tespit etmişti.
Ve kadim Anadolulu vatandaşın içine doğduğu kültürün onu çağıran 'ismi' yabancı sözcük addedilmişti.

Sahiden, 'yabancı sözcük mezbelesine' dönen Türkiye'de 'yabancı sözcük' ne demekti?
'Ulusal' piyasamız İngilizce'nin gözünü çıkartan logo, isim, marka, tabela kirliliğiyle kaplanmışken, binlerce yıllık Süryani kültürünün ismi mi 'yabancı sözcük' diye milli bünyemizi rahatsız etmişti?

Kendi diline her geçen gün yabancılaşan, dil duygusunu kaybetmiş, günlük hayatını 100 sözcükle özetleyen ülkemizin vatandaşlarının hak ve özgürlüğünün sınırları sakız markaları kadar bile geniş değildi!

Çünkü Süryani vatandaş Favlus Ay'ın karşısına bugüne kadar muhafaza edilen 'Yabancı ırk ve millet isimleriyle soyadı alınamaz' hükmü çıkmıştı.
Favlus Ay da tabii ki bir 'yabancı olmadığı' 50 yüzyıllık Anadolulu olarak, kendi 'sahih' ismini kullanma 'yasağının' anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Ay'ın inancı anayasaya göre din ve etnik kökenle değil 'hukuk bağıyla' devletine bağlı bir vatandaş olduğuydu.

Ama Yüksek Mahkeme başvurusunu 8'e karşı 9 oyla reddetti.
Mahkeme kısaca 'ulus bütünlüğünün' algılanabilmesi için kamu yararı ve düzeni niteliğindeki müdahalesini ulus dili ve kimliği etrafında bir dil kimliği anlayışıyla açıklamıştı.

Yani bütün etnik ve kültürel farklılıkların kimlik bilgisi illa Türkçe olacaktı.
Tabii ki yurdumuzda türlü türlü insan hak ihlallerinden biri de insanın özüne ait kimliğinin bile 'ayrımcılıkla' dışarılanmasıydı.

Sivil ve demokratik anayasasını yapmaya kalkışan Türkiye'nin bu asimilasyoncu reflekslerini nasıl aşacağının cevabını bilen var mı bilmiyoruz!

aksam.com.tr

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen