14 Mayıs 2012 -
02:30
Midyat’ta yeni hayat
Midyat’ta yaşayan binlerce Süryani 1990’lı yıllarda terörden ve korkudan memleketlerini bırakıp yurtdışına kaçtılar
Şimdi bazı aileler Avrupa’daki hayatlarını bırakıp geri dönüyor. Yeni evlerde, yeni bir hayat kuran Süryanilerle görüştük
SEBASTIEN DE COURTOIS Fotoğraflar BÜNYAMİN AYGÜN MİDYAT
İbrahim bana “Ayrılmak zorunda kaldığımız zamanı çok iyi hatırlıyorum” diyor. O, Türkiye’de
yaşamak için geri dönen Süryanilerden biri... “1984 yılıydı, 10
yaşındaydım, babam hayatımız ve geleceğimiz için korkuyordu,
Hıristiyanlar artık kabul edilmiyordu! Bu kalbimde hiçbir zaman
kapanmayan bir yara. Ülkemi ve içinde yaşayanları seviyorum...”
İbrahim, 8 erkek ve kız kardeşi ile Türkiye’nin güneydoğusundaki İdil adlı küçük bir ilçede doğdu. Suriye ve Irak sınırına çok yakın, Dicle Nehri’ne ve Hakkâri dağlarına varmadan az önce karşınıza çıkan bu bölgenin Süryaniler için Antik Çağ’dan kalma başka bir ismi var: Tur Abdin.
200 AİLE?VARDI
İbrahim Türkçe, Arapça, Süryanice, Kürtçe, Almanca ve İngilizce dahil birçok dil konuşuyor. İdil’den ayrıldıktan sonra İsviçre ve Almanya’da
yaşamış. Ama köklerinden uzakta, onu üzen bir yaşam... 2000 yılında
ailesinin karşı çıkmasına rağmen doğduğu köye, geriye ne kaldığını
görmeye geldiğinde burada yaşamak aklından geçmiyordu. O günkü
şaşkınlığını “Geldiğimde tam bir şok yaşadım. Evler yıkılmış, taşlar
çalınmıştı, hayvanlar kilisede uyuyordu. Sadece üç Hıristiyan
aile kalmıştı. Oysa daha 1984 yılında İdil’de 200 aile yaşıyordu!”
sözleriyle anlatıyor. İbrahim bu ziyaretin ardından geri dönerek aile
evini restore etmeye ve Hıristiyan mahallesi ile ilgilenmeye karar
verdi. Ben onu bu dönemde, “Süryaniler” adlı kitabımı yazdığım 2002
yılında tanıdım. O günden bu yana üç aile daha bu cesur örneği takip
etti ve yaşam eskisi gibi olmaya başladı.
TERÖRDEN?KAÇTILAR
İbrahim’in durumu istisna değil. Onun hikayesinin binlerce benzeri var.
Yurtdışına gitmiş tüm Süryaniler Türkiye nostaljisiyle yaşıyor. Üstelik
korku ve şiddet yıllarının, özellikle de 1980 ve 1990’ların, binlerce
Süryaniyi alelacele kaçmaya zorlayan koşullarının hatırasına rağmen! Bu
acılar tabii ki yalnızca onlara özel değildi, PKK’ya karşı verilen savaşta çok insanın canı yandı. Ancak diğer gruplardan farklı olarak Süryaniler, Müslüman
olmadıkları için yabancı ve gâvur sayıldılar. Kendilerine en çok bunun
dokunduğunu söylüyorlar. Bu bölgede Yezidi Kürtler de yaşadıkları yeri
terk etmek zorunda bırakıldı.
50 FAİLİ?MEÇHUL VAR
Muhafazakarlık ve feodalizmin büyük izler bıraktığı bu bölgede aşiret ve ağalık yasaları halen geçerli. Hıristiyanlara karşı işlenen suçların büyük kısmı halen çözülmedi, toplamda 50 kadar faili meçhul cinayet
var. Saldırılar topluluğun seçkin kısmı yani doktorlar, din adamları ve
muhtarları hedef almış. İbrahim “Örneğin İdil’in Hıristiyan belediye
reisi Şükrü Tutuş 17 Haziran
1994’te öldürüldü. Onun ölümünden sonra son kalan Hıristiyanlar da
bölgeyi terk etti. Bizi topraklarımızı almak için kovdular, başka
köylerden de Kürt aileler bizim ilçemize getirildi, evler ya yıkıldı ya
da yasadışı şekilde işgal edildi” diyor.
EN?KUTSAL?BÖLGE
Süryanilerin geri dönüş hikayesinde toprak sorunu çok önemli.
Süryanilerin gitmesinin ardından binlerce hektar toprak, devletin ya da Ankara
ile siyasi bağları olan ağaların inisiyatifiyle başkalarına devredildi.
Yasalar Süryanilerin haklarına sonuna kadar ve tartışmasız saygı
duyulmasını istiyor. Ancak sorun yalnızca para değil. Söz konusu olan
ahlak ve tarihe saygı, özellikle de azınlıkların atalarının
topraklarında yaşama hakkına saygı. Çünkü Türkiye’nin doğusundaki bu
bölge Süryaniler için rastgele seçilmiş bir yer değil. Burası kökleri 15
yüzyıl öncesine kadar uzanan tinsel ve kültürel bir merkez. Mardin ve Cizre arasında yer alan bu bölgenin ismi Süryaniler için Tur Abdin. Süryanice “inananların dağı” anlamına geliyor. Zira Hıristiyanlık tarihinin en önemli kilise ve manastırlarından bazıları bu bölgede bulunuyor.
Burası Hıristiyanlığın çok erken bir dönemde, Doğu Roma İmparatorluğu sırasında yayıldığı kutsal bölge sayılıyor. Örneğin Nusaybin’deki
Mar Yakup kilisesi M.S 325 yılında inşa edildi, Mar Gabriel Manastırı
397 yılında kuruldu. Bu yapılar hiç şüphesiz Süryanilerin dini mirası,
Türkiye’nin kültürel tarihi ve dünya mirasına ait sanat şaheserleri. Şu an aktif olan 5 manastır var, bunlar Türkiye’deki son manastırlar. Ayrıca Süryani
ailelerin yaşadığı 20 kadar köy kaldı. Denge çok hassas, zira bu
tepelerde en fazla 2 bin 500 kişi yaşıyor. Nüfusun geri kalanı ise Kürt.
Bu yüzden 2004 ve 2005 yıllarında yaklaşık 30 Süryani ailenin geri
dönüşü topluluğun geleceği adına cesaretlendirici ve güçlü bir işaret
oldu.
ECEVİT ÇAĞIRMIŞTI
Ailelerin geri dönme kararında Bülent Ecevit’in 2001 yılında Oslo’da
yaptığı çağrı ve güvenliğin artması etkili oldu. Bu Türkiye’de benzeri
görülmemiş bir olay. Süryanilerin dönüşü bölgede ekonomik canlanmayı da
beraberinde getirdi. Ağaçlandırılmış geniş sokaklarla, taşlarla
geleneksel şekilde inşa edilmiş evlerle geçmişte kötü bir ünü olan
bölgenin tinselliğinin ve turistik albenisinin yeniden hayat bulmasına
katkı sağlıyorlar. İbrahim, “Burada daha iyi bir yaşamın mümkün olduğunu
gösterdik, yeni bir dinamik başlattık. Şimdi insanlara eğitim ve umut
getirmek gerekiyor” diyor.
Tur Abdin’e şimdiye kadar dönen 30 kadar Süryani aileye yenileri eklenecek. En az 40-50 ailenin daha ev inşa etmek için döneceği konuşuluyor. Arbo köyünden İbrahim Diri veya Bsorino’dan din adamı Saliba gibi bazıları şimdiden yerleşmeye karar verdi. Onlar hem burada ekonomiyi canlandırmak hem de Kürt komşuları ile dostça bağlar kurulmasını amaçlıyor. Bazı aileler ise bir ayaklarını yurtdışında bir ayaklarını burada tutmak istiyor. Bölgeye tatillerini geçirmek için geliyorlar. Yurtdışında doğan çocukların bölgeyi ve güzelliklerini tanımaları, kültürü öğrenip buraya dair anılara sahip olmaları hayati önem taşıyor.
10 YILDIR TÜRKİYE’DE SÜRYANİLERİ YAZIYOR
Fransız gazeteci Sebastien de Courtois, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk ve tarih eğitimi aldı. Türkiye’ye ilk kez 1999 yılında gelen de Courtois, üç yıldan beri İstanbul’da yaşıyor. Le Figaro Magazine için yazan ve France Culture radyosu için bir kültür programı yapan Courtois bugüne kadar aralarında Yapı Kredi Yayınları tarafından Türkçesi yayımlanan “Süryaniler” isimli eserinin de olduğu 6 kitap yazdı. Anadolu’nun Hıristiyan tarihi ve kiliseleri konusunda sayılı uzmanlar arasında gösteriliyor. Courtois zamanını Paris ve İstanbul arasında geçiriyor.
50 aile daha taşınmaya hazırlanıyor
Tur Abdin’e şimdiye kadar dönen 30 kadar Süryani aileye yenileri eklenecek. En az 40-50 ailenin daha ev inşa etmek için döneceği konuşuluyor. Arbo köyünden İbrahim Diri veya Bsorino’dan din adamı Saliba gibi bazıları şimdiden yerleşmeye karar verdi. Onlar hem burada ekonomiyi canlandırmak hem de Kürt komşuları ile dostça bağlar kurulmasını amaçlıyor. Bazı aileler ise bir ayaklarını yurtdışında bir ayaklarını burada tutmak istiyor. Bölgeye tatillerini geçirmek için geliyorlar. Yurtdışında doğan çocukların bölgeyi ve güzelliklerini tanımaları, kültürü öğrenip buraya dair anılara sahip olmaları hayati önem taşıyor.
10 YILDIR TÜRKİYE’DE SÜRYANİLERİ YAZIYOR
Fransız gazeteci Sebastien de Courtois, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk ve tarih eğitimi aldı. Türkiye’ye ilk kez 1999 yılında gelen de Courtois, üç yıldan beri İstanbul’da yaşıyor. Le Figaro Magazine için yazan ve France Culture radyosu için bir kültür programı yapan Courtois bugüne kadar aralarında Yapı Kredi Yayınları tarafından Türkçesi yayımlanan “Süryaniler” isimli eserinin de olduğu 6 kitap yazdı. Anadolu’nun Hıristiyan tarihi ve kiliseleri konusunda sayılı uzmanlar arasında gösteriliyor. Courtois zamanını Paris ve İstanbul arasında geçiriyor.
İsviçre’de her şeyi satıp köye döndük
Yakup Bey, eski köyü Kafro’ya 2002’de ilk kez döndüğünde yalnızdı.
Gençliğini geçirdiği köyü, en azından geriye kalanı görmek istiyordu.
Ancak köy harabe halindeydi. “Kafro’dayken tüm bölgenin en iyi
terzisiydim, insanlar
uzaklardan kıyafet, gömlek, pantolon dikmem için gelirdi. O zamanlar
mutluyduk. Daha sonra şiddet fırtınası, olaylar başladı. 1975 yılında
İsviçre’ye gitmek için ayrıldım... Eşim ise 1979 yılında ailesiyle
birlikte ayrıldı” diyor. İkimiz kanapede oturuyoruz, bana eski
fotoğrafların bulunduğu bir albüm gösteriyor, eski yaşamından
fotoğraflar. “Ayrılmak zorunda bırakıldık, köyde insanlar öldürülmüştü,
tek başımızaydık, bizi koruyacak kimse yoktu” diye anlatıyor.
İlk başta tehditler aldık
Yakup Bey ve eşi 2006 yılında temelli döndü. Dönme kararlarını
anlatırken “İsviçre’de sahip olduğumuz her şeyi burada yeni bir ev inşa
etmek için sattık. Yeni bir hayat!” diyor. Şimdi Yakup Bey’in “Yeni
Kafro” dediği köyde hayat yavaş yavaş eski haline dönmeye başlıyor.
Köyün girişinde, düzenli kaldırımlara sahip geniş bir sokakta 18 yeni
villa sıralanıyor. Evler çevre köylerden Kürt işçiler ve ustalarla,
toplanan taşlarla inşa edilmiş. “Dönüşümüz çok kolay değildi, başta iyi
karşılanmadık, gözdağı verildi, tehditler geldi. Ama dönmemiz çok
normal, burası benim ülkem, burada yabancı değilim” diye ısrar ediyor.
Yaşlılar için huzurevi yapılıyor
Eşi bize Türk kahvesi getirip yanımıza oturuyor. Bana, gelecek
projeleri, inşa edilecek 5 yeni villa ve yurtdışından Türkiye’ye dönen
yaşı ilerlemiş Süryaniler için kurulacak bir huzurevinden bahsediyor.
“Onlar için kolay değil. Korkunun ve uykusuz, nöbet tutarak geçmesi
gereken gecelerin anısını taşıyorlar... Burada gençlerimize de iş
düşüyor” diyor. Sonunda gururlu bir şekilde bana evini, mutfağını
gezdiriyor. Bahçesinde zeytin, kiraz ağaçları ve üzüm asmaları var. Bana
gülerek “Benim için tek sorun sağlık, küçük bir kalp rahatsızlığım var. O yüzden yazları İsviçre’ye çocuklarımın yanına dönmek zorunda kalıyorum” diyor.
Kendi şaraplarını üretiyorlar
Kendi şaraplarını üretiyorlar
Midyat’a dönen Süryaniler burada yaşarken bölgenin ekonomisini de
canlandırmak istiyorlar. Hayatı normale döndürmenin tek yolu bu...
Gabriel ailesi bu konuda başı çekiyor. Bölgede bir otel açan ailenin
ikinci işi şarap üretimi. Romalılardan beri şarap üretimi olan bölgede
endüstriyi yeniden canlandırmak için küçük bir fabrika açmışlar. Bölgede yetişen Öküzgözü üzümleriyle Shiluh (barış) isimli bir şarap üretiyorlar. En büyük yardımcıları Bordeaux’da eğitim görmüş bir Türk onolog.
Bay Gabriel “Amacımız her yıl daha iyi şarap üretip bir gün tüm
Türkiye’de satışa çıkarmak” diyor. Süryani Şarapçılık’ta yalnızca
Hıristiyanlar değil, Kürtler de çalışıyor. Gabriel ailesi ve ortakları
bu fabrikada 12 kişiye istihdam sağlıyor.
milliyet.com.tr
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen