Süryanilerle demokrasi ve refah gelecek
Süryaniler Midyat ve çevresinde 1980 ve 1990’lı yıllarda terk ettikleri evlerine tek tek geri dönüyor. Süryaniler üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan yazar Yakup Bilge, dönüşün yalnızca dönenlerin açısından değil bölgenin geleceği için de çok önemli olduğunu söylüyor
SEBASTIEN DE COURTOIS- BÜNYAMİN AYGÜN MİDYAT
Türk basının ilk Süryani gazetecilerinden Yakup Bilge, Mor Gabriel Manastırı ve Süryani kültürü ile ilgili araştırmalarıyla tanınıyor. İsveç’te yaşayan Bilge ile geri dönüşlerin bölgeye politik ve ekononik etkisini, Türkiye’deki Süryani toplumunun sorunlarını konuştuk.
Süryanilerin Tur Abdin bölgesine dönüşü neden önemli?
- Kuşkusuz geriye dönenlerin sayısı bazen abartıldığı gibi çok değil.
Ama sayıdan çok geri dönüş düşüncesi önemli. Geri dönüş örnekleri hem
diyasporadaki Süryanilere kendi vatanlarına geri dönebilecekleri
konusunda önemli bir umut verdi, hem de Tur Abdin’de sayıları 2 bin
500’e inen Süryanilerin bölgede kalması için umut oldu.
Roma pizzası bile var
Geri dönenlerin bölgeye nasıl bir etkisi olacak?
- Bölgenin sosyo-ekonomik yapısında hala çok büyük sorunlar var ama
geri dönüşün bu alanlara da olumlu etkileri olacak. 20-30 yıl Avrupa’da
kalıp oradaki demokratik süreçleri yaşayan bireyler bölgenin sosyal
yapılarının daha demokratik bir yapı almasına katkı sağlayabilir.
Ekonomi için de durum budur. Bugün Midyat yakınlarındaki Kafro köyüne gidip İstanbul veya Roma kentlerindeki lezzette bir pizza yemek ve espresso içmek mümkün.
Diyasporadaki Süryaniler arasında Türkiye’nin eskiye oranla daha iyi bir imaja sahip olduğu söylenebilir mi?
- Türkiye tüm Süryanilerin ilk ve en kadim vatanıdır. Dolayısıyla ülke olarak Türkiye Süryanilerin hep gönlündedir. Nerede
olurlarsa olsunlar ülke olarak Türkiye ve özellikle de Tur Abdin
bölgesi Süryanilerin ziyaret etmek istedikleri, geri dönmek istedikleri
yerdir. Çünkü bu ülkede, Tur Abdin bölgesi ile Mardin, Diyarbakır, Urfa, Elazığ
gibi kentlerde Süryaniler çok zengin bir kültür oluşturdu ve her
ailenin hikâyesinde bu bölgelerle ilgili anılar var. Diyasporada yaşayan
Süryanilerin düğünlerinde Türkçe şarkı ve türlü söylemek için Coşkun Sabah,
Bedri Ayseli gibi sanatçıları davet etmesi bile diyaspora ile Türkiye
arasındaki bağı gösteriyor. Ama Türkiye’yi yöneten hükümetlerin ve
dolayısıyla devlet kurumlarının imajı nedir diye sormak belki daha
doğrudur.
Devletin imajı değişti mi?
- Süryanilerin Türkiye’de yaşadıkları tarihe baktığımızda bunun içinde
zorluk ve acıların az olmadığı görülecektir ve dolayısıyla da devlet ve
hükümet olarak imajda sorun olmadığını söylemek zor olacaktır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
iktidarı döneminin başında devlet ve hükümet imajında önemli bir
değişim söz konusuydu. Başbakan Erdoğan daha önce hiçbir başbakanın
yapmadığını yaptı. Gayrimüslimlerin dini liderleri ile biraraya geldi ve
sorunlarını dinledi. Çok gecikmiş de olsa mayıs ayının başında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da dini liderlerle buluştu ve sorunlarını diledi.
Hükümet ya da muhalefetten somut adımlar geldi mi?
- 2010 yılında Başbakan Erdoğan çok tarihi bir Başbakanlık Genelgesi yayımladı. İki önemli nokta var genelgede. Birincisi devlet kurumlarında gayrimüslim cemaat
fertlerine ‘Güçlük çıkarılmaması, haklarına halel getirilmemesi, ilgili
mevzuat gereği olduğu gibi, devletimizin ve Türk ulusunun bir parçası
olduklarının kendilerine hissettirilmesi açısından da büyük önem
taşımaktadır’ denilmektedir. Bu cümleler bu konuda ciddi sorunların
olduğuna işaret ediyor kuşkusuz. İkincisi ise gayrimüslim cemaatler
aleyhine yapılan kin ve düşmanlığı teşvik edici yayınlara karşı gerekli
yasal işlemlerin derhal başlatılmasını istiyor. Bu diyalog ve
Başbakanlık genelgesi olumlu bir imaj yarattı ancak bunun arkası
gelmediği gibi genelgeden bir yıl sonra, hükümetin Milli Eğitim
Bakanı’nın bastırıp 10 sınıflarda okutulacak ders kitaplarında
Süryanilerin, ekonomik refahları için Türkiye’ye karşı bazı devletlerin
siyasi ve dini çıkarlarına alet oldukları ifadeleri yer aldı. Öyle bir
hükümet düşünün ki başbakanı bir genelge yayınlıyor, bir yıl sonra ise
aynı hükümetin bir bakanı genelgeye aykırı çalışmalar yapıyor. Bakan ya
Başbakan’ın genelgesini görüp okumadı ya da Başbakan’ın genelgesini
önemsemiyor. 2008 yılından sonra devlet kurumu olan Hazine’nin de Mor
Gabriel Manastırı’nın topraklarını almak için dava açması Süryanileri
oldukça şaşırttı. Böyle bir durumda hükümetin Süryanilerin kafasındaki
imajının çok da olumlu olması ne kadar mümkün bilemiyorum.
Hazine toprakları istiyor
Mor Gabriel Manastırı’nın mahkemelerde devam eden davaları problemli görünüyor...
- Tur Abdin bölgesi ve burada bulunan Mor Gabriel Manastırı
Süryanilerin en kutsal dini merkezleridir. Mor Gabriel ve Tur Abdin
bölgesi Süryaniler için Kudüs’ten
sonra ziyaret edilmesi gereken yerler olarak görülüyor. Mor Gabriel
aynı zamanda hala faal olan ve dünyadaki sayıları beşi geçmeyen dini
kurumdan biridir. Manastır 1600 yıl önce kuruldu. Zaman zaman bu
manastırda 800’e varan rahip ve çömezin yaşadığı tarihi kaynaklarda
yazılı. Bir bölüm rahibin ise tarımla uğraştığı biliniyor. Yani
muhtemelen Mor Gabriel Manastırı’nın çevresindeki topraklar 1600 yıldan
beri Manastır’a ait. Bunu da bölgede yaşayan Müslüman
ve Hıristiyanların hepsi biliyor. Zaman zaman çevre köylerinin manastır
topraklarını işgal etmesi tarihi vesikalarda mevcuttur. 1840 yılından
kalma bir Kadı Mahkemesi kararı, çevre köylülerinin işgal ettiği
toprakları manastıra iade ediyor. Osmanlı arşivlerinde bulunan belgelere
göre yine çevre köylülerinin manastır topraklarının işgalinden sonra
Süryanilerin 1910 yılında devlet nezdinde bu sorunların çözülmesi için
başvuruyor.
Manastır’ın şu andaki durumu nedir?
- 2008 yılından sonra manastıra karşı açılan davalarda sadece çevre
köylülerinin değil ama devletin bizzat kendisi de bu sürece katılması
Süryanileri oldukça şaşırttı. Çevre köylüleri manastırın bağlı olduğu Güngören
köyünün sınırlarının geriye çekilmesini istiyor, Hazine ise manastır
yapılarının hemen dibinde bulunan toprakları almak için dava açıyor.
Orman Genel Müdürlüğü de manastırın terör
döneminde güvenlik gerekçesi ile bir bölümü tarihi duvar temelleri
üzerine inşa ettiği bir duvara karşı dava açıyor. Davaların hepsi devam
ediyor. Ancak Süryanileri en çok şaşırtan dava Hazine’nin manastıra
karşı açtığı ve muhtemelen 1600 yıldır manastıra ait olan toprakları
almak istemesidir.
Midyat İdare Mahkemesi, 2009 yılında, 1936 yılı beyannamesi olarak
bilinen ve gayrimüslimlerin bazı taşınmazlarının kaydedildiği belge ve
1937 yılından kalma bu araziler için vergi verildiği konusundaki tarihi
belgelere dayanarak bu toprakları Manastır’a vermesine rağmen Hazine
davayı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay’ın bozduğu davaya Midyat Mahkemesi yeniden baktı ve 2011 yılında ilk kararında direndi.
Yani toprakları tekrar manastıra verdi. Buna rağmen Hazine davayı tekrar Yargıtay’a taşıdı. Ankara’da
bozulan davanın ve bölgenin karmaşık sosyal ve hiyerarşik yapısına
rağmen Midyat Mahkemesi’nin ilk kararında direnmesi Türkiye’deki hukuk
adına sevindirici bir gelişmedir. Dolayısıyla Hazine’nin davanın reddi
için gerekçesiz başvurularına Midyat Mahkemesi’nin direnme kararı, her
şeyin çok da karanlık olmayabileceğine bir işarettir.
Ortaokul öğretmeni
Yakup Bilge Midyat’ın Bote (Bardakçı) köyünde dünyaya geldi. Müslümanların ve Süryanilerin birlikte yaşadığı mahallede Kürtçe, Süryanice ve çok az Türkçe konuşarak büyüdü. Bir Papaz’ın oğlu olan Bilge 1975 yılında İstanbul’a geldi. Üniversite eğitimini burada tamamlayan Bilge, Yeni Yüzyıl gazetesinde uzun süre çalıştıktan sonra İsveç’e taşındı. 2003 yılında ailesiyle birlikte bir süre Mardin’de yaşayan araştırmacı-yazarın Mor Gabriel Manastırı ile ilgili bir kitabı bulunuyor. Bilge halen İsveç’te bir ortaokulda öğretmenlik yapıyor.
Bize ‘deli’ dediler
Ortaokul öğretmeni
Yakup Bilge Midyat’ın Bote (Bardakçı) köyünde dünyaya geldi. Müslümanların ve Süryanilerin birlikte yaşadığı mahallede Kürtçe, Süryanice ve çok az Türkçe konuşarak büyüdü. Bir Papaz’ın oğlu olan Bilge 1975 yılında İstanbul’a geldi. Üniversite eğitimini burada tamamlayan Bilge, Yeni Yüzyıl gazetesinde uzun süre çalıştıktan sonra İsveç’e taşındı. 2003 yılında ailesiyle birlikte bir süre Mardin’de yaşayan araştırmacı-yazarın Mor Gabriel Manastırı ile ilgili bir kitabı bulunuyor. Bilge halen İsveç’te bir ortaokulda öğretmenlik yapıyor.
Bize ‘deli’ dediler
Midyat’ın yeni oteli Süryaniler tarafından işletiliyor. Tur Abdin adlı
otel kentin çıkışında, Mar Abrohom manastırına giden güzel yolun
üzerinde, üzüm asmalarının ve tarlaların ortasında. Bay Gabriel 2002’de
eşi Edibe ve 4 çocuğu ile birlikte memleketine geri dönüşünü, “Biz ilk
dönenlerdik. O dönemde bizim deli olduğumuzu düşünüyorlardı! Süryaniler
için bir örnek olmak, Türkiye’ye Tur Abdin’e dönüp yaşamanın mümkün
olduğunu göstermek istiyorduk” diye anlatıyor. Edibe, “Geçen hafta ilk
müşterilerimizi ağırladık, Fransız bir çift” diyerek araya giriyor. Ve
bize bölgenin ruhuna göre dekore edilmiş 20 odayı gösteriyor. “Evimiz
Türkiye’de tanınıyor. Çünkü 1 yıl boyunca Aşk bir Hayal adlı dizi için kullanıldı” diye devam ediyor.
Çalışmaya geldi
Bay Gabriel’in durumu özel. Buraya günlerini sakin bir şekilde geçirme
düşüncesiyle gelmedi, çalışmaya ve başkalarına iş imkanı yaratmaya
geldi. Otelde onunla birlikte üç genç çalışıyor. Şarabi Fabrikası adlı
şirketinde 12 kişi istihdam ediyor. Bay Gabriel’in 2004’te kurduğu
Süryani Kültür Derneği ise halen aktif. “Bu toprağı bir aile evi inşa
etmek için satın aldım. Midyat’ta ve hayır dualarını almak için bir
manastırın yakınında olmak istiyorduk (gülüyor)... Kişisel bir sorunumuz
hiç olmadı, ama topluluk olarak zorluk yaşıyoruz, bize ait olan ve
bizden çalınan topraklar en büyük üzüntümüz, milyarlarca hektar
kayboldu” diyor. Türkiye’den ayrılma ve geri dönme hikayelerini,
“1979’dan sonra 5 yıl İstanbul’da yaşadım, kalmak istememize rağmen
ayrıldık. Elektronik gereçler üreten bir fabrikada çalıştığım İsviçre’ye
gittim. Yurtdışından dönmeliydik, bunun aile reisi olarak
gerçekleştirmem gereken bir görev olduğunu hissettim. Eşim benimle aynı
fikirdeydi. Onu zorlamadım. Avrupa’da kimliğimizi kaybediyorduk,
köklerim yüzyıllarca bu topraklarda çalışan atalarımın mezarları gibi
Midyat ve İzlo Dağı’ndaydı” sözleriyle anlatıyor.
Yazın 200 aile geliyor
Tur Abdin’in köyleri yaz
mevsiminde tatillerini geçirmek için Avrupa’dan gelen Süryanilerle
doluyor, bunlar toplamda 200 aileden fazla ediyor. Farklı ülkelerde
yaşadıkları için birbirlerini yıllardır görmeyenler bir anda aile evinde
buluşuyor. Bay Gabriel, “Aramızda halen kendi dilimizi konuşuyoruz, çok
eski bir dil.”Şarabımıza verdiğimiz ‘shiluh’ ismi ne demek biliyor
musunuz? Barış demek” diyor.
Tur Abdin neresi?
Suriye ve Irak sınırına çok yakın, Dicle Nehri’ne ve Hakkâri
dağlarına varmadan az önce karşınıza çıkan bu bölgenin Süryaniler için
Antik Çağ’dan kalma ismi Tur Abdin.
milliyet.com.tr
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen